Güzel ülkem de tatil yapma lüksüne erişen kaç kişi vardır acaba? Bunun istatistiklerini araştırsak muhakkak ulaşırdım ama istatistiksel oranlara girmek bu yazının yazılma amacına ters düşeceğinden konuya bodoslama girmeyi tercih ettim.
Yorgunum, uykum gelmiş ama uyuyamıyorum. Kafamda “burada 2 yıl nasıl geçer” soruları uçuşup duruyor. Zorla da olsa uyuyakalıyorum ve ertesi sabah tüm bunların rüya olmadığını bir kez daha kavrıyorum.
…. Öğleden sonra 3’te minibüsümüz nihayet hareket ediyor. İnsan kalabalığı kadar çanta, valiz, karton kutularla dolu minibüs. Öyle ki bagaj malzemelerinden dolayı arka kapı her 5 kilometre bir açılıyor, yolcular şoföre anlamadığım dilde bir şeyler söylüyor hep beraber bir şeylere gülüyorlar.
2004-2006 yılları arasında mecburi olarak görev yaptığım Van’a ilk gidişim, orada yaşadıklarım, deneyimlerim, o bölgenin insanı hakkında yanlış bilinen doğrular ve gerçekleri bir yazı dizisi halinde kendi çapımda yazmaya karar verdim… O zaman buyurun Van macerama kısa bir giriş yapalım;
Türkiye’de kitap okuyanların yüzde 45'i aşk, yüzde 43'ü din (namaz hocası-dua kitapları), yüzde 12’si masal, fıkra, siyaset, kişisel gelişim kitapları okuyor. Kitaba yılda 5,5 lira ayrılıyor. Rapora göre ayda cep telefonu ve iletişim masraflarına 173 lira ayıran 4 kişilik bir Türk ailesi kitaba ise yılda sadece 5,5 lira ayırıyor.
Bir köpek sahipleneyim dedim başıma gelmeyen kalmadı. Alım süreci, aldıktan sonra ki süreçler o kadar yorucu oldu ki, onca yıllık hevesim bir anda kayboldu. Bu zorlu süreçleri tek tek bu yazımda kaleme almayacağım, yazmak istediğim şey, bu zamanda sadece insana değil köpeğe bile bir dayı lazımmış bunu öğrendim.